7 Mart 2016 Pazartesi

Hamilelik Yolculuğu: Son Dönemeç

Hayal gelirdi bugünlere ulaşmak… Şaka maka 36. haftadayım… İş yerinde de son günlerim artık yasal olarak zorunlu olan son 3 haftalık doğum iznine ayrılacağım… İş yerimdeki çalışmalarımı arkadaşlarıma devredip Arya’yı daha sakince beklemeye devam edeceğim. Son kontrolümüze birkaç gün önce gittik. Bebeğimiz şu anda 50 cm boyunda ve 2850 gram ağırlığında. Her şey yolunda görünüyor. Normal doğumda ısrarcılığım sürüyor. Her ne kadar benden heyecanlı olan annem “Sen nasıl doğuracaksın,  yapamazsın” dese de kendimi kahraman ilan edişim devam ediyor. Tabii ki son anda bir değişiklik olmazsa… Ağrı eşiğimin düşük olması, mız mız bir yapımın olması doğal olarak annemi telaşlandırıyor, ha ben korkmuyor muyum? İt gibi hem de :)  Ama olsun, her şey yolunda giderse neden doğal olanı seçmeyeyim ki? Hem ayrıca NLP anlayışına göre “dünya üzerinde bir kimse bir işi başarabilmişse herkes yapabilir” dünya var olduğundan bu yana milyarlarca kadın doğal bir şekilde doğurmadı mı? O kadar uzağa gitmeye gerek yok, annem ve ananemi düşünsem yeter… Velhasıl normal mi sezaryen mi diye sormak bile son dönemde garipsenir olduğuna göre en iyisi doğal olandır deyip yine de durumu akışına bırakıyorum.

Son iki haftadır sevgilimle hafta sonlarında pek dışarı çıkmıyoruz. Artık alışveriş işi de bitti, benim de takatim pek kalmadı. Son enerjimi bu hafta işe gidip gelmekte harcayacağım gibi… Sonrasında ayak uzatıp dinlenmek var… Uzun süre bu imkanımın olmayacağını söylüyorlar, doğrudur… Ben de şimdiden eşten dosttan –Arya 40. Haftaya kadar gelmezse- evde sıkılmayayım diye hard diske film-dizi depoluyorum. Hastane çantasını merak edenlere, hala hazır değil… Evet, benden beklenmeyecek performans… En az 2 ay önceden hazırlarım diyordum ama nedense bi rahatım bu konuda… Belki de listemin hazır oluşundandır. Sadece eşyaları alıp valize koymak kaldı o yüzdendir belki. Belki de bir şey olduğunda Fuat’ın dediği gibi “Aman daha 1 ay var”dır…


İşin aslına bakarsak en fazla gerçekten 1 ay var… 1.5 değil, 2 değil, en fazla 1 ay daha… Sonrasında bambaşka bir hayat… Derinine düşününce korkmamak mümkün değil ama yine de “Normal olan bu, yapanlar nasıl yapıyor” mantığı devreye girince beyninizi yakmıyorsunuz. Ha bir de son zamanların korkusu ya dışarıdayken sancım tutarsa? “Su” mevzusu patlarsa? Kadınlar bazen gerçekten yok yere panik yapabiliyor. Hamile kafası böyle bir şey olsa gerek… :) 

2 Mart 2016 Çarşamba

Hamilelik Yolculuğu: Bebek İhtiyaç Listesi

35. haftanın ortasında bir anne adayı olarak bugüne kadar bebeğim için yaptığım alışverişlerden aldığım eşyalardan ara ara söz ettim. Ancak hamileliğim bitmeden, hayatım yeni bir boyuta taşınmadan önce anne adaylarına ve merak edenlere yönelik önce stres yaptıran sonra da işin en zevkli kısmını oluşturan “alışveriş” için önerilerimi sunacağım. Öncelikle yaptığım listeden söz edeyim… Eşe dosta, aileye danışarak hazırladığım “bebek alışveriş listesini” 5. ayda hazırlamıştım. Başarabilirsem listenin tamamını buraya eklerim. Listeyi “giyim”, “banyo”, “uyku”, “beslenme”, “dışarısı”, “bebek odası”, “anne için” , “hastane odası” için diye ayrı ayrı başlıklara ayırdım. Aklıma gelen her eşyayı yazdım. Sonra da bu ürünlerin ne kadar gerekli olup olmadığını internet sitelerindeki formlara, eşe dosta danışarak ya ekledim ya çıkardım. Ortaya net bir liste çıktı. Hangi ürünlerin hangi markalarda iyi olduğunu da yine tecrübelere ve marka güvenirliğine dayanarak aldım.

Fiyatlar konusunda da etraflıca araştırma yaptığım doğrudur. Çünkü aynı marka ürünü bir mağazada 5 diğerinde 15’e almak “bilinçli tüketici” için pek akıl karı değil. İnternet bu konuda yardımcım oldu. Mağazada gördüklerimi internetten aldığım zaman indirimlerden yararlandım. Ha bir de “hediye çeki” “aya, güne özel indirim”leri takip ettim. Çünkü bir gün önce aldığınız bir ürünün ertesi gün yarı yarıya indirimli satıldığını görmek pek hoş olmuyor. Takip ettiğim internet sitelerinin başında “unnado.com, ebebek.com, babymall.com, tokerbebe.com, ozelcanbebe.com.tr, englishhome.com.tr, ikea.com.tr, n11.com” geldi. Mağaza olarak da Mothercare, Chicco, Babymall, Ebebek, Tokerbebe, English Home ve Ikea en çok ziyaret ettiğim ve alışveriş yaptığım mağazalar arasındaydı. Bir de evimin Ankara’daki en büyük bebek çocuk mağazalarına yakın oluşu, bu mağaza ziyaretlerimi artırdı.


Henüz hastane çantamı hazırlamadım ama neyse ki bebeğin ilk zamanlar için ihtiyacı olan her şeyi temin ederek alışveriş listemi “alındı” ibaresiyle doldurdum. Çanta işini de gelecek hafta içinde tamamlamayı planlıyorum. Bu arada geçen haftanın yorgun, hastalıklı halinin yanı sıra en güzel olayını anlatmadan da geçmeyeyim. Son yılların modasına uymuş bir anne adayı olarak “doğum öncesi-sırası-sonrası fotoğraf çekimi” işine bulaştım. Bebeğime bırakabileceğim anıların en önemlisi fotoğraf olacaktı. Düğün fotoğraflarımızda çok da profesyonel sonuçlar alamayınca en azından bebeğimiz için çekilen fotoğraflar iyi olsun dedik ve Yenidoğan Fotoğrafçısı Birkan Irmak ile anlaştık. Geçen hafta da evde hamilelik çekimlerimizi tamamladık. Doğumda nasıl olacak hep bir merak içindeyim. Gece yarısı mı ararız Birkan’ı gündüz gözüne mi “gel” deriz bilemem… Ama ortaya çıkacak sonucun çok iyi olacağını şimdiden biliyoruz. Yenidoğan fotoğrafçısı arayanlara tavsiye edilir ;) 

24 Şubat 2016 Çarşamba

Hamilelik Yolculuğu: Hamilelikte 34. Hafta

Evet, zor da olsa 33. haftayı geride bırakıp yeni bir haftaya başladık… Zor diyorum zira normal doktor kontrolümüzden önce doğum yapacağım hastanenin acil servisini ziyaret ettik. Geçen hafta uykusuzluğumun tavan yapması, iş yoğunluğu, vücudumun ağırlaşması nedenleriyle tansiyon sorunu yaşadım. Tansiyon deyince hemen akla yüksek tansiyon geliyor. Ancak ben yorgunluğa bağlı olarak düşük tansiyon nedeniyle fenalaştım…

Her zamanki gibi gece 4-5 kez uyanıp kimi zaman yatağın içinde oturup uyumaya zorladım kendimi… Ama pek beceremedim. Sabah kalkıp işe geldim ancak baş dönmesi beni bırakmadı. İçmeden sarhoş olanlar kulübüne girmiştim. Baş dönmesi arttıkça revire gidip dinleneyim dedim. Hemşiremiz sağ olsun hemen tansiyonumu ölçtü, 10/6. İyiydi. Biraz dinlendim. Öğle saati yemek vakti gelince de hemşirenin kolunda ofisteki arkadaşlarla buluşup yemekhaneye geçtik. Sabahtan itibaren devam eden terleme hissi daha da arttı. İşyerinden arkadaşım Ebru, sağ olsun, “Sen bekleme otur, yemek alırım” deyince direnmedim. Arkadaşların yanına geçtim. Ebru yemek alıp geldiğinde çorbama kaşığı daldırmamla baş dönmemin tavan yapması bir oldu. Hooopp bir anda ter dökmeye başladım. Bir de baktım ki başımda hemşiremiz. Hemen araçla beni doktora götürmek için seferber oldular. Hızlıca yemekhaneden çıktık. Dooooğruuu hastane… Önce sevgilimi aradım, sonra doktorumu. Ebrucum yine bu anlarda bana eşlik etti. Hastaneye gittiğimde Fuat da geldi. Hep beraber uzun zamandır ilişki kurmadığım serumun bağlanmasını bekledik. Ha içine de olmazsa olmazımız metpamit tabii. Ne de olsa 5 aydır mide bulantısı kesici ilaçlardan uzaktık…

Neyse ki çabuk toparladım. Kan, idrar tahlili derken doktorumun Arya’yı kontrol etmesiyle de muayene kısmı tamamlandı. “Uykusuzluğa bağlı vücut direncinin düşmesi. Yemene içmene dikkat et, kendini yorma” dedi doktor. Hafta sonunda normal kontrolümüzde doğumu konuşmak ve Arya’yı yeniden görmek üzere hastaneden ayrıldık. Hafta sonuna kadar dinlenince biraz toparladım. Cumartesi yeniden kontrol zamanı… Bu arada yine ev işleri, iş yerindeki çalışmalarımı mümkün mertebe normal düzeyde yapmaya çalışıyorum. Serde “Ben iyiyim”i önce kendime sonra etrafımdakilere göstermek var. Doktora daha bir heyecanlı gittik bu kez. Doğum nedir, nasıl başlar, ne yapacağız, normal mi sezaryen mi bunları konuştuk. Ha bir de "aşkımızın meyvesi", 2400 gram, 44 cm olmuş onu öğrendik... :)

Doktorumuzdan edindiğimiz bilgiler şöyle:

-Sancı başladığı zaman düzenli olup olmadığına bakılacak. (Mesela yarım saatte bir sonra 15 dakikada bir artan sancılar. Öyle günde 2 kez girip kaybolanlardan değil) Şiddeti ve zaman daralması yaşanıyorsa doktor aranacak, hastaneye gidilecek.

-Kanama olduğu takdirde doktor hemen aranacak (Kanamanın miktarı önemli değil) Evde beklenmeyecek, “öyle duş alayım rahatlayayım” denilmeyecek, hemen hastaneye gidilecek

-Suyun gelmesi halinde doktor hemen aranacak (Gece gündüz saat
kaç olursa olsun) Evde beklenmeyecek, hemen hastaneye gidilecek

-38. Haftada “çatı muayenesi” yapılacak. Vücudun normal doğuma uygunluğu, bebeğin durumu, duruşu kontrol edilecek. Ona göre normal doğum mu sezaryen mi karar verilecek.

-Normal doğum tarihi 25 Mart-6 Nisan arasında… Öncesi ve sonrası Tanrı’nın takdiri, Arya’nın isteği…

Tüm bunları zaten “pozitif doğum hikayelerinden” okuyup duruyordum ancak kendi doktorumun anlatmasıyla daha da emin oldum. “Ne olacak, nasıl olacak?” soruları beni hala meraklandırsa da endişelendirse de doktorun “İçinde kalacak değil ya bebek, illa ki doğacak, endişelenme” sözünü hatırlayıp rahatlıyorum. Heyecanımız gittikçe artıyor bakalım, gelecek günler neler gösterecek?



15 Şubat 2016 Pazartesi

Hamilelik Yolculuğu: Hamilelikte 33. Hafta

“İğne başı”ydı, “nohut”tu, “kiraz”dı, “karpuz”du, “kavun”du derken 33. haftalık bebeğin ne kadar olabileceğine baktığımda “ananas” diye yazdığını okuyorum internetten… 45 cm 1900 kg civarında bir ananas kadarmış bebeğim… Ne saçma! Ne komik! Bir insan evladını/yavrusunu/bebeğini niye illa ki bir meyveye benzetmeye çalışırlar ki! Arya’nın boyunun kilosunun ne kadar olduğunu bu hafta sonu gideceğimiz doktor kontrolünde öğreneceğiz… Bakalım ufaklığın gelişimi nasıl? Şaka maka son 7 haftadayım…

Mutlu sona doğru yaklaşırken hazırlıklarımı da tamamlamak üzereyim. Hafta sonumuzun en büyük ve en eğlenceli aktivitesi şüphesiz bebeğimizin eşyalarını yıkayıp ütülemek oldu. Cumartesi günü ananesi ve babanesi ile birlikte tüm giysileri, kullanacağı malzemeleri ütüledik. Sırayla, dinlene dinlene o minicik giysileri ilk kez ütülemenin mutluluğu bir başkaydı. Fuat da sağ olsun yardım etti. Evet, alırken çok romantik görünen o giysilerin gerçekte çamaşır askısına asılmış hali ve ütü masasında elinizin içi kadar oluşundan mütevellit zar zor ütülenmesi bizi biraz yordu ama olsun… Bundan daha güzel bir hazırlık olamaz… Takı yastığı da tamamlandı, kapı süsü de nihayet bitti. Alınacaklar listesi baştan aşağı “alındı” diye işaretlendi. Geriye hastane çantası kaldı ki onu da yakında hazırlarım. Sabırsızım, paniğim ya biraz, illa her şey önceden hazır olacak.

Bu arada iki kişi olarak son 14 Şubat’ımızı yaşadık… “Aşkımızın meyvesi” klasiğine girip yine bebeğe meyve diyecek değilim ama “aşkımızın kanıtı” desem daha yerinde olacak… Koca göbekli, penguen yürüyüşlü bir hatunla Sevgililer Günü’nü kutlayan eşim Fuat’a teşekkürü bir borç bilirim J Zira bu özel günde ara sıra kızımızın geleceğine ilişkin konuşmaların geçtiği tadı damağımızda kalan bir pazar kahvaltısını dışarıda keyifle yaptık. Alışveriş merkezleri, mağazalar deli gibi kalabalık olduğu için o alanlardan uzak duralım dedik ve kendimizi halı mağazalarına attık. Evet, “çocuk hayatınızın merkezi olacak” dedikleri bu olsa gerek. Sevgililer Günü’nde Arya’nın odası için halıcıları gezdik. Aradığımızı da bulamadık, iki adım atıp yorulunca ben, gerisin geriye evimize döndük… Ev işiydi, dinlenmeydi derken, sakin ve huzurlu bir Sevgililer Günü’nü geride bıraktık… Gelecek yıl nerede nasıl olacağız, yaşayıp göreceğiz J

12 Şubat 2016 Cuma

Hamilelikte “Çalışabilir Raporu”

Eveettt… 32. haftaya sonunda ulaştık… “Bu haftalarda nasıl olurum, kaç kilo alırım, kendimi taşıyabilir miyim, işe gidip gelebilir miyim?” diye merak ederken geldi çattı bu zaman… Hamileliğimin başından bu yana yaklaşık 10 kilo aldığım, işime devam ettiğim doğrudur. Eğer bir aksilik olmazsa 37. haftaya kadarda çalışacağım. Yasal zorunluluk olan son 3 hafta iznimde de evde dinlenmeyi planlıyorum.

32. haftanın en önemli durumu, şüphesiz, çalışıyorsanız resmi olarak doğum izninizin başladığı haftada olmanız. Eğer kendinizi iyi hissediyorsanız da benim gibi doktorunuzdan “çalışabilir raporu” alarak 37. haftaya kadar çalışabileceğinizi işyerinizin insan kaynakları bölümüne iletmeniz gerekiyor. “Ben bu haftada ne yapacağım, nasıl rapor alacağım” diye düşünürken sağ olsun doktorum çalışacağımı öğrendiğim an, raporumu hazırlattı. Bana da bu raporu İK müdürlüğüne teslim etmek kaldı. Bilmeyenler için doktor ve hastanenin başhekiminin imzasının bulunduğu rapor içeriğini aktarayım: “32 haftalık gebeliği olan hastanın 37 haftasına kadar çalışmasında bir sakınca yoktur. Hastanın doğum öncesi yasal hakkı olan 8 haftalık izinden 5 haftasının doğum sonrasına aktarılması uygundur.” Tam bu noktada benim gibi merak edenler için 5 hafta boyunca herhangi bir hastalık (grip-bel ağrısı-kulak burun boğaz vs) gibi farklı bir rahatsızlık yaşasanız rapor alıp, evde dinlenemeyecek misiniz? Doktorunuz kadın doğum olmadığı sürece ve işyeriniz kabul ettiği sürece 1-2 günlük rapor alabilirsiniz ancak bu raporlu günlerinizde çalışmadığınız için doğum sonrasındaki izninizden düşüyor mu, işte orayı ben de netleştiremedim. Umarım kalan 4 hafta boyunca hiçbir şekilde farklı bir rahatsızlık yaşamam, işe gidip gelmeye devam edebilirim.

Bu haftanın sonuna yaklaşmış olarak genel durumumla ilgili şunu anlatabilirim: Mide yanmam, reflüm arttı, son birkaç gündür göğüs ağrısı, nefes daralması ile boğuşuyorum. Arya maşallah oldukça hareketli ve artık hareketlerini daha sert bir şekilde (diz, dirsek tekmeleri) hissediyorum. Görüntü olarak karnım epey büyüdü. El ayak şişliklerim arttı. Parmaklarımın ağrısı kullandığım kalsiyum ve magnezyum hapına rağmen sabahları beni çok zorluyor. Yere eğilip bir şey almak artık çok çok zor. Ayakkabılarımı ayığımı yukarı kaldırarak bağlayabiliyorum. Çömelmek bazen işe yarıyor bazen çömeldiğim yerden yukarı doğrulamıyorum. J Fiziksel olarak bunları yaşarken ruhsal olarak da daha duygusal bir döneme girdiğimi söyleyebilirim. Artık görsel şeylerin dışında (haber-film-dizi, fotoğraf vs) duyusal şeyler de (hikayeler) beni ağlatabiliyor. Sık sık
doğuma ilişkin rüya görüyorum ki bu da oldukça doğal bir durummuş.


Hazırlıklara gelirsek… Arya’nın odasının eşyaları nihayet yerleşti. Duvarı için ağaçlı-kuşlu, bol yapraklı aldığımız sticker ı bir akşam güle oynaya Fuat ile yapıştırdık. Bebek şekeri ve kapı süsü yapımımız ise sürüyor. Bu günlerde tüm eşyalarını yıkama halindeyim. Makinenin 30 derece-hassas-ipek seçenekleri Arya için çalışıyor. Hafta sonunda ise anane ve babanesiyle “ütü” işine gireceğiz ki en keyiflisi o olacak gibi J Evlilik arifesinde yoğun iş tempom nedeniyle kendi çeyizimi yıkama-ütüleme işine dahil olamamıştım. Neyse ki çocuğum için her türlü şey bizzat benim kontrolümde ilerliyor. Sabırsızlık artıyor. Zaman ilerledikçe hem korku hem heyecan yükseliyor. Arya’ya kavuşmanın hayalini daha sık kuruyorum. Minik bir bedenin yarattığı bu mutluluk sonsuza kadar devam eder umarım. 

1 Şubat 2016 Pazartesi

Hamilelik Yolculuğu: Hamilelikte 31. Hafta

Yeni bir ay, yeni bir haftadayız… 1 Şubat itibariyle 31. haftanın da içindeyim. Hafta sonunu oldukça verimli şekilde geçirdik. Fuat ile birlikte cumartesi günü doktor kontrolü öncesinde “doğum ve emzirme”ye ilişkin hastanenin düzenlediği eğitime katıldık. Fuat soğuk algınlığı nedeniyle uykulu haliyle dinlemiş olsa da hayatında hiç duymadığı bilgileri edinmiş oldu. Ben de tabii. Emzirme Danışmanının dediğine göre “biberon” ve “emzik” hiçbir şekilde kullanılmayacak. Danışman böyle dediğinde salondaki tüm anne babalar “Hiiiiç miiii” diye tekrar sorduk. Emme refleksiyle doğan bebeğin, ağzını kocaman açılmaya odaklı olduğunu, annede süt olmama, emzirememe gibi durumlarda da bu ağız açıklığını biberonla küçültmenin doğru olmadığını danışmandan öğrendik. Biberon yerine “kaşıkla” beslemenin daha uygun olacağını duyduk. Şaşırdık biraz tabii. Öyle sorunlarla uğraşmayacağımı umuyorum ama bunları öğrendiğimiz de iyi oldu. Eğitimde doğumun nasıl gerçekleştiğine dair bilgileri de kadın doğum uzmanından dinledik. Çatı muayenesi-epizyotomi nedir, nasıl uygulanır gibi kadınların aşina olduğu kelimeler ile erkeklerin “vay anasını sayın seyirciler” tadında dinledikleri bilgileri de edindik. Eminim eğitim sonunda –ki doğumdan sonra daha da güçlenecek- erkekler eşlerine bir kez daha hayran kalacak. O kadar “sıkıntıyı” çekmenin, doğurmanın kolay olmadığını şimdiden tahmin edebiliyorlar.
Eğitimin ardından doktor kontrolüne gittiğimizde bebeğimizi görmenin mutluluğunu yeniden yaşadık. 3 haftalık özlemimiz biraz olsun geçti. Ufaklığın boyu 42 cm’e ulaşmış, kilosu da 1772 gram olmuş. Doktor kilosu için “ortalamanın üzerinde, iyi gelişmiş bir bebek” deyince elimi alnıma koyup uzanmış bir şekilde O’nu izlemeye başladım. 4 boyutlu ultrasonda baktık ki Arya da öyle yapıyor. Anne ile kız olarak birlikte aynı anda aynı pozu da vermiş olduk. Bu arada doktora ellerimin şişliğinden ve ağrısından söz ettim. Özellikle sabahları ellerimin hareketsiz kaldığını, parmaklarımın zorlandığını söyleyince kalsiyum, magnezyum desteğinin bu semptomları hafifletebileceğini söyledi ve hap önerdi. İçmeye başladım hemen. Bakalım etkisini görür müyüm, sabahları ters dönmüş inek gibi uyanmaktan kurtulur muyum? :) Doktor çıkışı ikinci büyük mağazasını açan Babymall’a uğrayalım dedik. Mağazaya girmemizle çıkmamız bir oldu. Yüzde 80 indirimi duyan alışveriş sepetlerini 3’er 5’şer doldurmuş. Kuyruk almış başını gitmiş. “Bir iki parça bir şey alalım” dediysek de o deli gibi kuyruğu beklememeye karar vermemiz 3 dakikamızı aldı. Gerisin geriye evin yolunu tuttuk. Eve gelir gelmez yemekti, mutfaktı derken günü bitirdik.

Pazar günü ise öğleden sonra güne başladık ve birkaç saatimizi temizlikle uğraştık. Sevgilim soğuk algınlığının tüm ağırlarına karşı ev işinde en büyük destekçim olarak işlerin çoğunu halletti. Ben mi ne yaptım? Aylardır temizlemesi çok uğraştırıyor diye eve sokmadığım ıspanağın yemeğini 3 saatte dinlenen dinlene yaptım. Çamaşır yıka, as derken ha bir de toz alayım dedim. Demez olaydım. 20. haftaların sonralarında başlayan “sakarlıklarım” dün itibariyle tavan yaptı. Komodinin üzerindeki buhar makinesini yatağın üzerine koymamla devrilmesi bir olunca yorgan yatak su içinde kaldı. Bir gün önce değiştiğim nevresimler, yatak alezi, yorgan her şey battı. Haydiii hooppp hepsini sök, yıka, kaloriferin önüne yerleştir. Ha bir de sinirin bozulsun, “niye sakarlaştım” diye otur zırıl zırıl ağla. Hamileliğin ilk zamanlarında “niye böyle hastayım” diye oturup ağladığımı biliyorum. Şimdilerde de bir şey döküp kırınca kendime kızıp ağlıyorum. Fuat sağ olsun hem gülüyor halime hem üzülüyor. Çocuk gibi ağlayıp zırladığımda beni avutuyor. Bu dönemde böyle geçiyor ne yapalım? J

25 Ocak 2016 Pazartesi

Hamilelik Yolculuğu: Hamilelikte 30. Hafta

Son iki haftadır yazmaya fırsat bulamadığım, bulduğumda da yazmaya üşendiğim doğrudur. Zira işyerimin taşınma telaşı, hafta sonlarının yoğunluğu derken bilgisayarın başına yazmak için geçemedim. İki hafta önceki cumartesiden başlamam gerekirse annelerle hastane odası hazırlıkları için alışverişe çıktık. Arya için “bebek şekeri” araştırmalarımın sonunda “keçe”de karar kılmıştım. Hem kendime uğraş olsun hem de ortaya güzel ve farklı bir şey çıksın diye malzemeleri kendim alıp Fuat ile birlikte yapmaya karar vermiştim. Nitekim Kadriye Anne ve annemle birlikte bir cumartesi sabahı soluğu Ulus Suluhan’da aldık. Bilenler için orayı anlatmaya gerek yok ancak bilmeyenler için şunu söyleyebilirim: Hazırda gördüğünüz kapı süsü, parti malzemeleri, bebek şekeri, takı yastığı, lohusa tacı, terliği vs gibi şeyleri kendiniz yapmanız için gerekli malzemelerin hepsi burada var. Suluhan, malzeme cenneti. El beceriniz olsun, olmasın malzemeleri görünce içinizdeki “Derya Baykal” hortluyor. Ben de keçeden balon magnet yapmaya karar verdiğim için metre işi renkli keçeler, mıknatıs, tül, ip, bir sürü ıncık boncuk vs alarak poşetleri doldurduk.

Sabah girdiğimiz Suluhan’dan öğlen zor çıkabildik. Kadriye Anne işi olduğu için ayrılmak zorunda kalınca annemle birlikte Çıkrıkçılar Yokuşu’na vurduk kendimizi. Düğün öncesi, kına hazırlıkları zamanında gittiğim bu sokağı bu kez Arya için keşfettim. Bebek mağazalarını, ıncıkçı boncukçuları gezdik dolaştık. Son enerjimi ise Anafartalar Çarşısı’nda bıraktım. İnternettten, lüks mağazalardan arayıp bir türlü bulamadığım “lohusa pijama”mı burada bulduk. Keçe işine bulaştım ya “karne hediyesi” olarak iki kız yeğene de yapacağım kapı süsü için gerekli ipleri, Arya’nın yeleklerine düğmeleri buradan aldık. Son bir enerjiyle elimizde poşetler, penguen yürüyüşü eşliğinde dolmuşa binebildik. Cumartesi deli dumrul gibi dolaşınca yine pazar günü sıfır hareketli, ağrılı bir gün geçirdim. Kıpırdamadan yattım kaldım. Ama keçeden magnet yapmayı da ihmal etmedim. Fuat’ı zar zor ikna ettikten sonra en keyifli işe başlamış olduk.

Hamileliğin sonlarına doğru sürekli aklımdaki “İyiyken yapayım da” düşüncesi, enerjimi toplamama yetiyor. “Ne olur ne olmaz”cı olduğumdan son dakikaya bir şey bırakmak istemem hiç. Bebek ihtiyaç listemde alınacak ürünlerden sadece birkaç tanesi kaldı. “Yapılacak iş var mı” diye sorsanız “sadece alışveriş kısmı bitti” derim. Zira en önemlisi Arya’nın odası henüz düzenlenmedi. İki hafta önce cumartesiyi alışverişle geçirince bir sonraki hafta Fuat’a “bebeğin odasını halledelim artık” dedim. Perşembe günü yağan kar beni endişelendirse de cumartesiye kadar yollar açıldı. İşe gidip gelmeyi sorarsanız da evet, ilk kez “kar yağışı, hava şartları nedeniyle hamilelere idari izin” imkanından yararlandım ve dört gün boyunca evden adımımı dışarı atmadım. Cumartesi Fuat Ikea’nın yolunu tuttu, Arya’nın odasının eşyalarını aldı. Pazar günü de nakliye ile geldi. Bebek odası olacak oda ardiyeye döndü. Neyse ki iki hafta sonra her şey yerli yerinde olacak.


30. haftada fiziksel durumuma gelirsek, sabahları ellerim, parmaklarım şiş bir şekilde uyanıyorum. Tüm gün süren eklem ağrıları artmış durumda. Cem Yılmaz’ın kadınların “özel” günlerine ilişkin yaptığı “Şişim şiş” esprisi gerçek oldu sonunda. Üzerine bir de bel fıtığı ağrılarım yokluyor. Burun tıkanıklığım arttı yine. Mide yanması, bulanması da iyiden iyiye hissettiriyor kendini. “Hamilelik 9 ay süren hastalık halidir” diyen kimse doğru söylemiş. Her ay, her haftanın kendine özgü semptomları var. Bir de Arya’nın sağ tarafımda toplanıp gerilmesi yok mu, “hah” diyorum “bir de sen bastır kızım”. İyi ki akıllı bebek, O’na seslendiğimde, O’nu okşadığımda normal pozisyonuna geçiyor da ağrım hafifliyor. Tekmelerinin güçlendiğini hissediyorum, ağırlığının arttığını da. Bu hafta sonu da doktor kontrolümüz var. Ha bir de doğum-sezaryen-emzirme gibi konularda verilecek eğitime katılacağız Fuat ile. Bakalım önümüzdeki günler neler yaşanacak, ne gibi değişiklikler olacak?